Zorlu yaşam olayları bazen sadece aklımızdan geçtiğinde dahi bize baş edilemez gelebilir, korkutur, kaygılandırır belki de üzer. Bazen de kendimizi, düşündüğümüzden daha güçlü hissedebiliriz. Peki aslında o kadar da yeterli olmadığımızı düşündüğümüz durumlarda yine de başımıza gelenler ile mücadele edebilmemizi sağlayan şey nedir?
Bu sorunun farklı cevapları olabilir ama bu cevaplardan bir tanesi kesinlikle psikolojik sağlamlık ya da dayanıklılık ile ilgili olmalıdır. Psikolojik sağlamlık, kısaca bir krizle zihinsel veya duygusal olarak başa çıkabilme veya kriz öncesi duruma hızla dönebilme yeteneğidir. Bu sağlamlık, kişi kendi karşılaştığı olayları, deneyimlerini geliştirmek ve kendini stres faktörlerinin olası olumsuz etkilerinden korumak için bir takım zihinsel süreçlere ve davranışlara başvurduğunda ortaya çıkıyor. Daha basit bir ifadeyle psikolojik sağlamlık, krizler veya kaoslar sırasında sakin kalmayı ve olaydan uzun vadeli olumsuz sonuçlar olmadan uzaklaşmayı sağlayan zihinsel ve davranışsal yetenekler geliştiren bireylerde bulunuyor. Birçok “iyi ya da kötü” koşulda fiziksel, zihinsel ve ruhsal yönlerin bütünleşmiş bir şekilde uyarlanması, yani yaşamın çeşitli aşamalarında meydana gelen tutarlı bir benlik duygusundan bahsediyoruz psikolojik sağlamlık derken (Kemp, Tracy, Whittaker 1997). Bu noktada, psikolojik sağlamlığın sadece derin stresli bir durumun üstesinden gelmek değil, aynı zamanda söz konusu durumdan etkin bir işleyiş ile çıkmak olduğunu vurgulamak önemlidir. Bu çıkışın ardından psikolojik anlamda bir büyüme gerçekleşmesinden de bahsedilebilir. Yani (Nietzsche’ye bir göndermeyle) aslında zorlandığınızda sizi öldürmeyen şey güçlendiriyor.
Psikolojik sağlamlığı sürdüren ve arttıran birkaç faktör var. Örneğin, kişinin güçlü yönlerine ve yeteneklerine olan güveni, iletişim ve problem çözme becerileri ya da güçlü dürtüleri ve duyguları yönetme yeteneği… Ayrıca yapılan araştırmalara göre psikolojik sağlamlık, dünyayı tehdit edici, sorunlu ve sıkıntılı olarak gördüğünüz oranda azalıyor. Tersine, dünyaya güvenle bağlanma ve yüzleşme eğilimlerini temsil eden özgüven ve olumlu duygular arttıkça psikolojik sağlamlık da artıyor (Hall, Reich, ve Zautra, 2010).
Bu noktada, kişiye psikolojik sağlamlık konusunda etkisi olabilecek oldukça önemli iki çevresel faktörden söz edilebilir:
- İlki, olumlu duygular. Olumlu duygular ve sağlamlık arasındaki ilişkiye dair önemli araştırmalara rastlamak mümkün. Bu araştırmalar, zorluklarla karşı karşıya kaldığımızda olumlu duyguları sürdürmenin, düşünme ve problem çözmede esnekliği ve sağlamlığı desteklediğini gösteriyor. Olumlu duygular, bireyin stresli deneyimlerden çıkma becerisinin desteklenmesinde önemli bir işlev görüyor ve olumlu duyguları sürdürmek, zorlu yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz duyguların fizyolojik etkilerine karşı koymaya yardımcı oluyor (bkz. Fredrickson ve Branigan, 2005).
- İkinci olarak sosyal destek. Birçok araştırma, sağlamlığın gelişmesi için en önemli faktörlerden birinin sosyal destek olduğunu gösteriyor (Abraham vd., 2021). Sosyal destek kısaca, çoğu kişinin kendisine benzeyen diğer bireylerle güçlü bağlara erişme ve bunları kullanma derecesi olarak düşünülebilir (Light, Lin, ve Woelfel 1985). Bir başka deyişle, sosyal destek kişinin yalnızca başkalarıyla ilişkilerinin olmasını değil, bu ilişkilerin dayanışma, güven, yakın iletişim ve karşılıklı etkileşimi de içermesini ifade ediyor (Abraham vd., 2021).
Bunlara ek olarak çocukluk yaşantılarının da psikolojik sağlamlık oluşumuyla ilişkisinin önemli olduğunu hatırlatalım. Yapılan bir araştırmaya göre, hayatlarında koruyucu etkenlere (örneğin; çocukluk yılları üzerinde etkili bir ebeveynlik, etkili bir okul çevresi ve etkili topluluklar, çocuğun diğer insanlar ile olan yakın ilişkileri, kendine güven ve kendine yeterlilik duygusu, irade duygusu, zekâ düzeyi) sahip olan çocuklar, aynı bağlamlarda koruyucu etkenleri olmayan çocuklara kıyasla, bazı riskli durumlarda daha iyi performans gösterme eğilimindedir (Luthar vd., 2006). Çocuklarda bu sağlamlığın oluşması, zaman içinde maruz kaldıkları zorluklarla baş etmekte ustalık geliştirmeleri veya yetkin bir şekilde gelişmeye devam edebilmeleri için yaşlarına uygun zorluklarla karşılaşmalarına izin veren bir gelişim süreci gerekmektedir (Martin ve Njoroge, 2003).
Sonuç olarak, bir bireyin psikolojik sağlamlığını oluşturan birçok faktörden söz etmişken bu durumun oluşumunda, öncelikle bireyin kendisinin de aktif bir rolünün olduğunu vurgulamak isteriz. Peki nedir bu aktif rol? Bir kişi kendi psikolojik sağlamlığını oluşturabilmek veya devam ettirebilmek için ne yapabilir? İlişkilere öncelik vermek, kişinin yakınındaki anlayışlı insanlarla bağlantı kurması, yalnız olunmadığının hatırlatıcısı olabilir. Ayrıca dayanıklılık becerisini destekleyecek güvenilir ve şefkatli bireyler bulmaya odaklanılabilir. Bununla birlikte, sivil gruplarda, yerel kuruluşlarda aktif olmanın sosyal destek sağladığını ve kişinin umudunu geri kazanmasına yardımcı olduğunu biliyoruz.
Kişinin bu yolda, kendisi için yapabileceği en önemli katkılardan bir diğeri de sağlıklı yaşam olacaktır. Kişisel bakım belki klişe bir terim olabilir, ancak aynı zamanda zihinsel sağlık ve dayanıklılık oluşturmak için doğru bir uygulamadır. Bunun nedeni, stresin duygusal olduğu kadar fiziksel olarak da etkilerinin olmasıdır. Doğru beslenme, bol uyku, bol sıvı ve düzenli egzersiz gibi olumlu yaşam tarzı faktörlerini teşvik etmek, vücudunuzu strese uyum sağlamak için güçlendirebilir ve böylece kaygı veya depresyon gibi duyguların yükünü azaltabilir.
Bunun yanı sıra, kişinin kendisi için bir amaç bulması, yaratması da psikolojik sağlamlık oluşumu için destekleyici olacaktır. Örneğin, başkalarına yardım etmek, özdeğerinizi geliştirebilir. Diğer insanlarla bağlantı kurabilir ve başkalarına somut olarak yardım edebilirsiniz.
Bireyin kendi aktif rolü haricinde kendi yetiştikleri ortamların, yani ailenin, okul ya da diğer çevresel faktörlerin ve sosyal desteğin önemli bir etkisinin olduğunu da hatırlatmak isteriz.
Kaynaklar
Abraham, R., Leonhardt, M., Lien, L., Hanssen, I., Hauff, E., & Thapa, S. B. (2021). The relationship between religiosity/spirituality and quality of life among female Eritrean refugees living in Norwegian asylum centres. International Journal of Social Psychiatry, 00207640211010207.
Fredrickson, B.L.; Branigan, C. (2005). “Positive emotions broaden the scope of attention and thought-action repertoires”. Cognition & Emotion. 19 (3): 313–332.
Lin, Nan; Woelfel, Mary W.; Light, Stephen C. (September 1985). “The Buffering Effect of Social Support Subsequent to an Important Life Event”. Journal of Health and Social Behavior. 26 (3):247-63. doi:10.2307/2136756. ISSN 00221465.
Luthar, S.S. (2006). “Resilience in development: A synthesis of research across five decades”, pp. 739–795 in D. Cicchetti and D. J. Cohen (Eds.), Developmental Psychopathology (2nd ed.): Vol. 3 Risk, Disorder, and Adaptation. Hoboken, NJ: Wiley and Sons.
Martin, A., & Njoroge, W. (2005). Resilience and vulnerability: Adaptation in the context of childhood adversities. American Journal of Psychiatry, 162(8), 1553-a.
Reich, J. W., Zautra, A. J., & Hall, J. S. (Eds.). (2010). Handbook of adult resilience. Guilford Press.
Susan P. Kemp; James K. Whittaker; Elizabeth M. Tracy. Person-Environment Practice: The Social Ecology of Interpersonal Helping. Transaction Publishers.
Yates, T. M., Egeland, B., & Sroufe, L. A. (2003). “Rethinking resilience: A developmental process perspective”, pp. 234–256 in S. S. Luthar (Ed.), Resilience and vulnerability: Adaptation in the context of childhood adversities. New York: Cambridge University Press.
https://www.apa.org/topics/resilience
https://en.wikipedia.org/wiki/Psychological_resilience#cite_ref-4
Yazan: Bilge Korkmaz
Düzenleyen: Yeliz Şimşek Alphan & Beyza Ünal