Blog

  • İnternet Bağımlılığı: Bir TIK Ötemizdeki Tehlike

    Teknolojinin gelişmesi ve bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlar gibi cihazların kullanımının artması ile birlikte internet birçoğumuzun hayatında önemli bir yer kaplamaya başladı. Ülkemizde TÜİK (2022) tarafından yapılan araştırmada internet kullanım oranı % 94.1 olarak saptanırken, interneti düzenli kullanan bireylerin oranı ise % 82.7 olarak belirlendi. Bununla birlikte, dünya genelinde de durum pek farklı değil. Bir araştırmaya göre nüfusun % 62.5’i interneti kullanıyor ve bu oranlar her geçen yıl daha da artıyor (RecroDigital Marketing, 2022). Elbette internetin ve internete ulaşmamızı sağlayan teknolojik aletlerin hayatımızdaki olumlu etkilerini yadsıyamayız. Örneğin, bilgi kaynaklarına kolayca ulaşabilmek, zamandan tasarruf etmek, her türlü işlemi verimli bir şekilde… Okumaya devam edin >>>

  • Ebeveynleşme: Boyundan Büyük İşlere Kalkışmak

    Çocukken ne kadar da çok büyümek isteriz. Yaşımızı olduğundan fazla söyleriz, küçük olduğumuz ima edildiğinde öfkeleniriz, her şeyi yapabildiğimizi ispatlamaya çalışırız. “Sen artık abla/abi oldun” cümleleri hoşumuza gider. Yemeklerimizi büyümek için yer, uykularımızı büyümek için uyuruz. Bununla birlikte etrafımızdakiler de bu durumu pekiştirir. Oysa içine doğduğumuz dünya için henüz küçük ve yabancıyızdır. Bilmediğimiz pek çok bilgi, henüz tatmadığımız pek çok deneyim vardır. Bu nedenle bazen bir desteğe, bazen bir yol göstericiye, bazense bir kurtarıcıya ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyaçlarımızın ebeveynlerimiz ya da bakım verenlerimiz tarafından karşılanması bize kendimizi güvende hissettirir, çünkü sağlıklı ve korunaklı sınırlar vardır çevremizde. Fakat bazen bu ihtiyaçlarımız… Okumaya devam edin >>>

  • Mükemmeliyetçilik ya da İmkansızı Aramak

    Günlük yaşamda pek çoğumuz mükemmele ulaşmayı isteyebilir. Hayatımızın farklı alanlarında mükemmel şekilde davranabilmeyi isteriz ve büyük oranda bu duruma olumlu anlam yükleriz. Fakat bizi başarıya ulaştırarak kendimizi yeterli ya da becerikli hissetmemizi sağlayacağını düşündüğümüz mükemmeliyetçilik yoğun ve yıkıcı şekilde olduğunda psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Mükemmeliyetçilik nedir? Mükemmeliyetçilik, bireyin kendinden veya başkalarından durumun gerektirdiğinden daha yüksek düzeyde performans talep etmesi olarak tanımlanır (Hollander, 1965). Mükemmeliyetçilikte aslında gerçekleşmesi mümkün olmayan bir durum için aşırı çaba söz konusudur (Patch, 1984) ve bireyler, tekrarlayan bir şekilde imkansız hedefleri için çaba sarf ederler. Bununla birlikte, kendilik değerini de başarı ve üretkenlikle ilişkilendirirler (Burns, 1980). Örneğin,… Okumaya devam edin >>>

  • “Ne böyle senle ne de sensiz”: Romantik ilişkilerde şiddet döngüleri-II

    Bir önceki yazımızda ilişkilerdeki farklı şiddet türlerini, şiddet döngüleri ve bunların insanların ruh sağlığı üzerindeki etkilerini tartışmıştık. Partner şiddetinin hem bu denli yaygın oluşu hem de psikolojik sağlık üzerindeki yıkıcı etkileri bir arada düşünüldüğünde, ‘’İnsanlar şiddete neden katlanıyor, neden ayrılmıyor?’’ sorusu akla gelebilir. Soru çok net ve basit gibi görünse de yanıtı biraz karmaşıktır. Şiddetin yaşandığı bir ilişkide şiddet döngüsünü veya ilişkinin kendisini sonlandırmak çok kolay değildir. İlk olarak, kişinin yaşadığı şeyin adını koyması, yani ‘’bu bir şiddettir ve ben bu ilişkide şiddete uğruyorum/şiddet uyguluyorum’’ diyebilmesi gerekir ki bu oldukça zordur. İnsanlar yaşadıkları şeyin şiddet olduğunu algılamayabilir, anlık bir öfkeye… Okumaya devam edin >>>

  • “Ne böyle senle ne de sensiz”: Romantik ilişkilerde şiddet döngüleri

    Sevgililer arasında yaşanan kıskançlıklar, çatışmalar, kavgalar, anlaşmazlıklar, küskünlükler genellikle ilişkinin normal bir parçası olarak kabul görür. Hatta, bu yaşantılar o denli olağanlaşmıştır ki ilişkinin ya da evliliğin ‘tuzu biberi’’ olarak bile değerlendirilir. Dizilerde, filmlerde, şarkılarda çatışmalı, iniş çıkışlı, kavgalı aşkların daha tutkulu ve daha ‘büyük’ aşk gibi yansıtıldığını da sıkça görürüz. Örneğin, acı çekmek, kıskanmak, peşini bırakmamak, ölümüne sevmek, başkasına yar etmemek, onsuz yaşayamamak, onun için ölümü göze almak, dünyayı karşısına almak, her şeyden vazgeçmek gibi temalar genellikle sevginin ne denli güçlü olduğunu vurgulamak için bolca işlenir. Öte yandan, psikoloji biliminin kuram ve araştırmalarından yola çıkarak ele aldığımızda, aşkın göstergesi… Okumaya devam edin >>>

  • Pozitifliğin Karanlık Tarafı

    Hayata iyi tarafından bakmanın ruhsal sağlığımız için olumlu etkileri olduğu yaygın olarak bilinir. Ancak maalesef hayat her zaman pozitif olaylar ile dolu değildir. Dolayısıyla hislerimiz de sadece pozitif olamaz. Hayatta deneyimlediklerimize ya da maruz kaldıklarımıza olumlu ve olumsuz duygulardan oluşan geniş bir yelpazede karşılık veririz. Yelpazenin daha çok ne tarafında durduğumuz genel ruh halimizi belirlese de bu farklı duygularda gezinme halimizin olağanlığına aşina olmak önemlidir. Zaman zaman acı veren, inciten, öfkelendiren, kıskandıran, tiksindiren ve daha pek çok duyguyu açığa çıkarabilecek deneyimleri yaşarız. Peki bu duyguları yaşamaya ne kadar izin veriyoruz? Cevap ‘pek de değil’ ise bunun şimdilerde popüler bir adı… Okumaya devam edin >>>

Comments are closed.