Aylar sonra gelen ilk yazı aylardır yinelenen üzerine olacaktı elbette. Ertelemek için hepimizin başka nedenleri var. Bizimki daha iyisini yapmak için hazırlanmak ile ilgili. Bitmeyen bir hazırlık. Tanıdık geliyor mu? Bu ertelemeciliğin mükemmeliyetçilik ile sıkı dostluğu aslında. Mükemmel bir iş çıkartmak gibi bir niyetimiz olmadığını yineliyor olsak dahi bunu arzuluyor olabiliriz. Arzuya sarılıp beklemek eli boş beklemek anlamına gelse de, bu bazen bizi çok üzse de, yine de yaşanası olabiliyor. Bir de ertelerken aklımızda olan bir işi yapmamak için aklımızda olmayan onlarca başka işi halletmek mevzusu var. Çalışmaya başlamadan evvel o masayı silmek, e-postaları temizlemek, önce biraz gazeteleri okumak, derken başka şeyler okumak. Bazen uyumak. Bol bol uyumak. İzlemek. Bol bol izlemek. Bazen de çalışmak, bol bol çalışmak. Ertelemecilerin kendilerine tembel dediklerini çokça duymuşuzdur. Oysa çoğu ertelemeci epey ‘çalışkandır’. Sadece o ‘bir şey’ içindir tembellik. Erteleme Sanatı kitabının yazarı John Perry bu duruma sistematik ertelemecilik diyor. Perry için ertelenecek bir şeyler bulmak başka pek çok şeyi ertelememenin anahtarı. Şöyle açıklayalım; sürekli ertelediğiniz bir şey varsa ondan daha fazla yapmak istemediğiniz bir şeyler bulun. Bu sayede daha az yapmak istemediğiniz şeyi yapmaya başlayabilirsiniz. İşe yarayabilir. Bizce daha önemlisi “Peki neden?” diye sormak kendimize. Neden sıra ona gelince uyku basıyor? Akla olmadık başka işler geliveriyor? Neden kaçıyoruz? Ne ile yüzleşmekten çekiniyoruz? Bu sorulara cevaplar bulmadan ve sonra yeni sorular sormadan, o masanın başına oturmak da (ya da her neyi erteliyorsanız onu yapmak da) mümkün olmayacak. Bugün bu kısa yazıyı dahi olsun yazmak bu sorular sayesinde mümkün oldu. Hiç yoktan iyidir.
